Finans, Yönetim
0

Beşiktaş’ta Yol Ayrımı: Tamam mı? Devam mı?

Artık paralı yöneticilerin kulüplere para aktararak yönetme devrinin bittiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunu söylememizin en önemli dayanağı kulüplerin mali yapılarının şahıslardan çok daha büyük hale gelmesidir. Örnek verecek olursak; Sayın Yıldırım Demirören’in 8 yıl önceden kalan 100 milyon TL tutarındaki alacağı kulübün 2019 yılı nakit ihtiyacı 410 milyon TL’nin dörtte birini dahi karşılamamaktadır.  Bir başka ve güncel örnek ise rakibimiz Fenerbahçe’nin başkanı Sayın Ali Koç’un dahi nakit akış ve borç problemine henüz kalıcı bir çözüm bulamamasıdır. Özetle çare paralı yöneticiler değil; alacaklıların güvenini kazanacak taraftara kısa vadede kan ve gözyaşı, uzun vadede ise sürdürülebilir başarı vadeden yöneticilerdir.

Bundan 2 ay önce bu nakit akış projeksiyonunu hazırlamaya başladık. 10 yılı aşkın süredir bu konuları takip edip kalem oynatmamıza karşın gördüğümüz tablo bizi bile derinden etkiledi ve elimiz bir türlü gitmedi yayınlamak için.  Ancak bugün Beşiktaş’ın önünde bir seçim olmasından dolayı ve başkan adaylarının nasıl bir mali durumla karşı karşıya kalacaklarını görmeleri için çalışmayı paylaşmamız elzem hale geldi.

En büyük temennimiz bir sonraki yönetimi seçecek olan genel kurul üyelerinin de bu çalışmayı inceleyerek; 19 yıldır devam eden mevcut alışkanlıklardan vazgeçmenin ve buna bağlı olarak zihniyet değişikliğinin de zorunluğunu anlamalıdır.

Bu tarz çalışmalarda kötü, baz ve iyi olmak üzere 3 farklı senaryo üzerinde çalışılır. Bizim gönlümüz kötü ve baz senaryoyu paylaşmaya el vermediği ve Beşiktaş genel kurulunun bu senaryoyu en doğru şekilde uygulayacak olan yönetimi seçeceklerine inancımız nedeniyle iyi senaryoyu paylaşmaya karar verdik.

Buna karşın Kulübün mali olarak düze çıkması; yani aldığından daha fazla borç ödemesi için 2023 yılına kadar sabretmesi gerekiyor. Belki de gelecekteki yönetim (ler) bizim varsayımlarımızdan çok daha doğru ve iyi işler yaparak tahminimizden daha önce Beşiktaş’ı düze çıkaracaktır.

Burada kritik olan konu önceliklerin belirlenmesidir. Öncelik sadece sportif başarı olarak yola çıkılırsa; bu yol kısa vadeli bakışı ve artan borç yükünü doğurur. Şüphesiz Beşiktaş’ın her zaman sportif açıdan yarışmacı ve başarılı olması hedeflenmelidir. Ancak Sayın Yıldırım Demirören ve Sayın Fikret Orman’ın da düştüğü tuzağa düşülmemelidir. Bu gün yaşananların tekrar etmemesi için önceliğin mali ve idari disiplin ile birlikte sürdürülebilir sportif başarıya verilmesi gereklidir.

Her ne kadar burada Beşiktaş Kulübü için bir çalışma yapmış olsak da önümüzdeki bu acı tablo maalesef başta Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor olmak üzere diğer spor kulüpleri içinde geçerlidir. Kanun ve kuralların istisna gözetmeksizin uygulandığı bir yerde yaşıyor olsaydık öz kaynakları yıllardır ekside ve müflis konuma düşmüş olan 4 büyük kulübümüzün halka açık şirketleri SPK tarafından gözetime alınır ve muhtemelen kayyum atanırdı.

Türk futbolunun ve en önemli paydaşı olan spor kulüplerinin mali olarak büyük bir mali çöküntü içinde olmasında bütün paydaşların sorumluluğu vardır. Devlet ve federasyon kötü gidişata gözlerini kapamış ve spor kulüpleri yasasını çıkarmayarak gelinen duruma göz yummuştur.

Dernek statüsündeki kulüplerin yöneticileri 3 yıllığına seçildikleri için kulüplerin geleceklerini değil sadece kendi dönemlerini düşünmüşlerdir. Kendi döneminden sonrasını düşünmeyen ve sorumlulukları da bulunmayan yöneticiler en çok sportif başarı kazanan başkan/yönetim olma hayali ile akıl almaz harcamalar yapmışlardır.  Bu süreçte genel kurul üyeleri ise yaklaşılan derin uçuruma sırtlarını dönmüş ve mali çöküntünün nedeni olan yöneticileri her seferinde tekrar seçerek bu kötü durama ortak olmuşlardır. Taraftar ve medya ise istisnalar dışında sadece transferlere ve kısa süreli başarılara konsantre olmuş; aynı devlet ve genel kurul üyeleri gibi gidişata gözlerini kapamıştır.

Türk futbolunun daha iyi bir geleceği olması isteniyorsa devlet son derece şeffaf bir şekilde durumun vahametini kulüpleri de şeffaf olmaya zorlayarak kamuoyu ile paylaşmalı ve kamuoyunun desteğini kazanmalıdır.

Genel kurul üyeleri kendi sınırlı dönemlerini değil kulüplerin geleceğini düşünen yöneticileri göreve getirmelidir. Özellikle de mali konularda yöneticilerden hesap sormayı bir gelenek haline getirerek yönetimlerden bağımsız denetim kurullarının etkin olması için baskı kurmalıdır. Yeterince denetlenmeyen kulüplerin nasıl bir bataklığa sürekliğinin farkına varılmalıdır.

Medya tarafsız ve etik haberciliği düstur edinmeli, rating uğruna yöneticiler üzerinde pahalı sporcu transferi baskısı kurmaktan bir an önce vazgeçmelidir. Taraftar kendini değil gelecek nesilleri öncül almalı; kulüplerinin varlığını sürdürebilmesi için pahalı transfer ve şampiyonluk peşinde değil mali ve idari başarı peşinde koşmalıdır. Mali ve idari olarak iyi yönetilen kulüpler aynı dünyadaki başarılı örneklerinde görüldüğü üzere sportif başarı anlamında da öne çıkacaklardır.

Beşiktaş’ın gelecek projeksyonuyla ilgili yukarıdaki görüşlerimizin de bulunduğu raporumuzun tamamı incelemek için aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Beşiktaş JK 10 Yıllık Projeksiyon Raporu

Özgür Şentürk – Gökhan Tiryaki

İlişik yazılar
Beşiktaş’ın Acil Transfer Bölgesi:Kurumsallaşma
Yönettiğiniz Bir İşletme Değil Bizim Hayatımız
Uefa Gelirlerinde Düşüş, Factoring Borçlarındaki Artış, Davalara Ayrılan Karşılıklar Derken Kulüp Nereye Gidiyor?